بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ ٢٤

Sedefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendileri için etraflarında döner.

– İbni Kesir

وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ ٢٥

Birbirlerine dönüp sorarlar:

– İbni Kesir

قَالُوٓاْ إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِىٓ أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ ٢٦

Derler ki: Gerçekten biz, bundan önce ailelerimiz arasında korku içindeydik.

– İbni Kesir

فَمَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَىٰنَا عَذَابَ ٱلسَّمُومِ ٢٧

Allah; bize, lutfetti de bizi gözeneklere işleyen o Semum azabından korudu.

– İbni Kesir

إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْبَرُّ ٱلرَّحِيمُ ٢٨

Gerçekten biz, bundan önce de O'na dua ediyorduk. Muhakkak ki O'dur O Berr, Rahim.

– İbni Kesir

فَذَكِّرْ فَمَآ أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ ٢٩

Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.

– İbni Kesir

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِۦ رَيْبَ ٱلْمَنُونِ ٣٠

Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.

– İbni Kesir

قُلْ تَرَبَّصُواْ فَإِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُتَرَبِّصِينَ ٣١

De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.

– İbni Kesir

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَٰمُهُم بِهَٰذَآۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ٣٢

Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?

– İbni Kesir

أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ ٣٣

Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

– İbni Kesir

فَلْيَأْتُواْ بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِۦٓ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ٣٤

Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu